Optimal Maliye Politikası: Bir Literatür Taraması

Transcrição

Optimal Maliye Politikası: Bir Literatür Taraması
T. TURAN
Optimal Maliye Politikası: Bir
Literatür Taraması
Taner TURAN*
Özet
Bu çalışma optimal maliye politikası literatürünü kapsamlı bir biçimde
taramaktadır. Optimal maliye politikası çalışmalarında yoğun olarak Ramsey
yaklaşım esas alınmakta ve Dinamik Stokastik Genel Denge Modelleri
kullanılmaktadır. Modellerin kalibrasyonundan sonra hükümet harcama ve teknoloji
şoklarına ilgili değişkenlerin, vergi oranları ve kamu borcu gibi, tepkisi
hesaplanmaktadır. Genel olarak ulaşılan sonuçlar temel alınan varsayımlara ve
hükümetin kullanabileceği politika araçlarına yakından bağlıdır. Tam piyasalar ve
esnek fiyatlar durumunda hükümetin emek geliriyle ilgili vergi oranını yaklaşık sabit
tutması, enflasyonu bir şok emici olarak kullanması optimaldir. Eksik piyasalar ve
yapışkan fiyatlar durumunda ise enflasyonun bir şok emici olarak kullanılması
optimal değilken vergi oranı ve kamu borcu şoklara cevaben değişmektedir.
Anahtar Kelimeler: Optimal Maliye Politikası, Ramsey Vergileme, Şoklar, Tam
Piyasalar, Eksik Piyasalar
Optimal Fiscal Policy: A Literature Survey
Abstract
This study comprehensively surveys the literature on optimal fiscal policy.
Studies on optimal fiscal policy extensively build on Ramsey approach and use
Dynamic Stochastic General Equilibrium Models. After calibration of the models
generally the responses of related variables, such as tax rate and public debt, to
government spending and technology shocks are estimated. Estimated results from
these studies closely depend on the model assumptions and policy tools that
government can use. Under complete markets and flexible prices it is optimal for
government to keep labor tax rate nearly constant and use inflation as a shock
absorber. Under incomplete markets and sticky prices it is not optimal for
*
Dr., Daire Başkanı, Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü, [email protected]
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
411
Optimal Maliye Politikası: Bir Literatür Taraması
government to use inflation as a shock absorber while public debt and tax rates
change in response to the shocks.
Key Words: Optimal Fiscal Policy, Ramsey Taxation, Shocks, Complete
Markets, Incomplete Markets
JEL Classification Codes: E62, H21, H60, H63
Giriş
Hükümet harcamalarındaki pozitif bir şoka karşı vergi oranlarını değiştirmek mi
bütçe açıkları vermek mi yoksa bunların bir kombinasyonu mu optimaldir? Benzer
şekilde bir teknoloji şoku olduğunda vergilerin ve bütçe açıklarının optimal tepkisi
ne olmalıdır? Bir ülkede uygulanan maliye politikasının optimalden uzak olmasının,
mümkün olan en yüksek refah düzeyine ulaşılamaması anlamında, kuşkusuz bir
maliyeti bulunmaktadır. Bu nedenle maliye politikasının optimal bir biçimde
belirlenip uygulanması son derece önemlidir. Önemine rağmen ilginç bir şekilde
optimal maliye politikası Türkçe çalışmalarda Oğuz (2008) dışında fazla ilgi
çekmemiştir.
Optimal maliye politikası çalışmalarında önce hükümetin duruma bağlı (statecontingent) borçlanabildiği tam (complete) piyasalar ve esnek fiyatların olduğu
ortamlara odaklanılmış zaman içinde duruma bağlı borçlanmanın olmadığı eksik
(incomplete) piyasalara ve yapışkan fiyatlara/ücretlere izin verilmiştir. Tam
piyasalar ve esnek fiyatlar varsayımı altında ulaşılan sonuçlar (Lucas ve Stokey,
1983; Chari vd. 1991,1994), eksik piyasalar ve yapışkan fiyatlar/ücretler varsayımı
altında ulaşılan sonuçlardan (Aiyagari vd. 2002, Schmitt-Grohe, 2004b; Siu, 2004;
Espada, 2006; Chugh, 2006) farklıdır. Chari vd. (1991) tam piyasalar durumunda
optimal emek geliriyle ilgili vergi oranlarının şokların kalıcılık (persistence)
özelliklerini devraldığını, borcun bir şok emici olarak davrandığını göstermiştir.
Esnek fiyatlar durumunda emek geliriyle ilgili vergi oranlarının şoklara karşı fazla
dalgalanmadan yaklaşık olarak sabit tutulması, sermaye veya özel varlıklar
üzerindeki vergilerin ve enflasyonun şok emici olarak kullanılması optimal olabilir.
Hükümetin borçlanma biçimiyle ilgili sınırlamaların olduğu eksik piyasalar ve
yapışkan fiyatlar durumunda ise vergi oranları ve kamu borcuyla ilgili olarak Barro
(1979) tarafından ulaşılan rassal yürüme (random walk) sonucu bir anlamda
doğrulanmaktadır. Ekonomik şoklar vergi oranları ve kamu borcunda değişiklik
yapılmasına neden olmaktadır. Şoklar ilgili değişkenler üzerinde uzun süreli etkide
bulunmaktadır. Eksik piyasalar durumunda teorik olarak tam piyasalar durumundaki
sonucun gerçekleştirilebilmesi mümkün olmakla birlikte (Angeletos, 2002; Buera ve
Nicolini, 2004) pratikte bunun ne ölçüde başarılabileceği tartışmalıdır. Correia vd.
(2008) ise hükümetin gerekli vergi politikası araçlarına sahip olması durumunda
esnek fiyatlar varsayımı altında uygulanabilir olan her dağılımın/dağıtımın
(allocation) ayrıca yapışkan fiyatlar varsayımı altında da uygulanabilir olduğunu
göstermiştir.
Optimal maliye politikasıyla ilgili Lucas ve Stokey (1983)’le başlayan ve bu
çizgide gelişen literatürü taramayı amaçlayan bu çalışmanın birinci bölümünde
optimal vergilemeye Ramsey yaklaşımı tanıtılmakta, ikinci bölümünde reel ve
412
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
T. TURAN
parasal ekonomilerde optimal maliye politikası ve ekonomik şoklar incelenmekte,
son bölümünde genel bir değerlendirme ve sonuç yer almaktadır.
1. Optimal Vergilemeye Ramsey Yaklaşımı
Literatürde bozucu vergilerlerle belirli miktarda bir gelirin sağlanması kısıtı
altında, doğrusal vergilerin seçimi aracılığıyla sosyal refahı maksimize etme
problemi Ramsey problemi olarak nitelendirilmektedir. Ramsey (1927), Pigou
tarafından kendisine yöneltilen belirli bir gelirin toplanması kısıtı altında vergi
oranlarının, faydadaki azalma minimum olacak şekilde, nasıl ayarlanması gerektiği
sorusuna cevap aramıştır. Ramsey (1927), konuyu temsil edici birim çerçevesinde
kapalı ve rekabetçi bir ekonomide incelemiştir. Optimal vergilemeye Ramsey
yaklaşımında hükümetin götürü vergilere başvurmasının mümkün olmadığı
varsayılmaktadır. Hükümetin götürü vergilerle gerekli geliri toplayabilmesine izin
verildiğinde ekonomik etkinlik bakımından optimal vergileme problemi aslında
kendiliğinden çözülmüş olmaktadır. Hükümetin böyle bir durumda götürü vergiler
yerine bozucu vergilere başvurması ekonomik etkinlik açısından bir refah kaybını
beraberinde getirecek ve optimal çözümden uzaklaşılacaktır. Dolayısıyla hükümetin
götürü vergilere başvurma olanağının bulunmadığı varsayımı Ramsey yaklaşımı
açısından son derece önemlidir. Ramsey yaklaşımında hükümetin mal vergileri
yanında doğrusal bir gelir vergisi de uygulayabileceği genel olarak
benimsenmektedir. Bu yaklaşıma göre ayrıca ekonomik birimlerin faaliyetlerinin
gözlemlenebilir olduğu kabul edilmektedir (Golosov ve Tsyvinski, 2006). Ramsey
probleminin önemli bir özelliği ekonomik birimlerin hükümet tarafından seçilen
vergilere gösterdikleri tepkilerin dikkate alınmasıdır. Ramsey problemini çözme
konusunda başlıca (primal) ve dual olmak üzere iki yöntem kullanılmaktadır. Dual
yaklaşımda doğrudan optimal vergiler aranmaktadır. Başlıca yaklaşımda ise problem
optimal vergileri bulma problemi yerine uygulanabilir dağılımları bulma problemi
olarak yeniden tanımlanmaktadır. Benzer şekilde bozucu vergilerle rekabetçi
dengeyi karakterize etme genel yaklaşımının kamu maliyesi literatüründe
vergilemeye başlıca yaklaşım olarak bilindiğini belirten Chari ve Kehoe (1999),
temel düşüncenin optimal vergileri seçme problemini, bazı seçilen vergiler için
rekabetçi bir denge olarak desteklenebilen dağılımların tipiyle ilgili sınırlamaları
yakalayan kısıtlar altında, dağılımları seçme problemi olarak yeniden ortaya koymak
olduğunu ifade etmektedirler. Ramsey vergilemeden çıkarılan temel dersler:
Tekdüze (uniform) mal vergilemesi, uzun dönemde sıfır sermaye geliri vergisi ve
vergi düzleştirmedir (Golosov ve Tysinvinski, 2006). Emek arzının tam katı olduğu
durumda tüm mallar üzerinde tekdüze verginin optimal olduğunu gösteren ve tüm
mallar üzerinde tekdüze bir verginin emek üzerindeki bir vergiye eşit olduğunu
belirten Atkinson ve Stiglitz (1972) bunun tamamen katı biçimde arz edilen bir
faktörün tüm vergiyi taşıması gerektiği düşüncesine karşılık geldiğini ifade
etmektedirler.
Chamley (1986), belirsizliğin olmadığı, sonsuz yaşayan hanehalklarının
bulunduğu bir modelde durgun durumda optimal sermaye geliri vergisinin sıfır
olduğunu göstermiştir. Judd (1985), sermaye geliri vergilemesi aracılığıyla yeniden
dağıtımın fayda maksimize edici bir sermaye birikimi modelinde uzun dönemde
etkinsiz olduğunu, heterojen birimlerin olduğu bir ekonomide bir durgun durum
varsa sıfır sermaye vergisinin optimal kaldığını ileri sürmektedir. Optimal sermaye
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
413
Optimal Maliye Politikası: Bir Literatür Taraması
geliri vergisinin sıfır olması farklı argümanlara dayandırılabilir (Mankiw vd. 2009).
Bunlardan ikisi statik ortamdaki ara mallarının vergilendirilmemesi ve belirli
koşullar altında tek düze mal vergilerinin optimal olması prensipleridir. Sermaye
gelecekteki üretim için bir ara malı olarak değerlendirilebilir. Üretim etkinliği
açısından ara mallarının vergilendirilmemesi optimaldir (Diamond ve Mirrlees,
1971). Sermaye gelirinden alınan vergi bugünkü tüketime göre gelecekteki tüketimi
daha yüksek oranda vergilendirmek anlamına gelmektedir. Gelecekteki tüketimin
giderek daha yüksek oranda vergilendirilmesini haklı göstermek ise kolay olmadığı
gibi tek düze vergilemeye de uygun değildir. Böyle bir vergileme zamanlar arası
tercihleri bozacaktır.
Günümüzde optimal maliye politikası analizlerinde Dinamik Stokastik Genel
Denge Modellerinin kullanılması yaygın olmakla birlikte Barro (1979) tarafından
kısmi bir denge modeli çerçevesinde ileri sürülen vergi düzleştirme (tax smoothing)
sonucu önemli bir yer tutmaktadır. Barro (1979), vergi bozulmalarını zaman içinde
düzleştirmenin optimal olduğunu, vergi oranlarındaki değişikliklerin tahmin
edilemez olması gerektiğini ileri sürmüş, deterministik kurulumda optimal vergi
oranlarının sabit olduğunu göstermiştir. Barro (1989), belirsizliğin varlığında vergi
oranlarının sabit kalma yerine bir rassal yürüme gibi davrandığını belirtmektedir. Bu
vergi oranlarında tahmin edilebilir veya öngörülebilir değişiklikler olmadığı
anlamına gelmektedir. Vergi düzleştirme yaklaşımına göre ancak beklenmeyen veya
tahmin edilemeyen şoklar olduğunda vergi oranları değiştirilmeli, temelde vergi
oranları sürekli hükümet harcaması ve kamu borcu düzeyine bağlı olmalıdır. Kamu
harcamalarındaki geçici bir artışın, temelde kamu borcu tarafından emilmesi ve
vergiden kaynaklanan bozulmaları minimize etmek için vergi oranlarında küçük bir
artışa gidilmesi uygun olabilir. Bu hükümet harcamalarındaki geçici bir artış
karşısında hükümetin vergi oranlarını bir süre için keskin bir şekilde yükseltmesi
yerine hükümet gelirlerindeki gerekli artışın zamana yayılarak sağlanması olarak
yorumlanabilir.
1980’lerden sonra Ramsey yaklaşımı dinamik ve stokastik ortamlara da
taşınmıştır. Günümüzde hem optimal maliye politikası hem de optimal para
politikası çalışmalarında (Lucas ve Stokey, 1983; Chari vd. 1991, 1994, 1999;
Schmitt-Grohe ve Uribe, 2004a, 2004b, 2005; Siu, 2004; Chugh, 2006) Ramsey
yaklaşımı yoğun olarak kullanılmaya devam edilmektedir.
2. Optimal Maliye Politikası ve Ekonomik Şoklar
Optimal maliye politikasının belirlenmesinde temel alınan model ve varsayımlar
hükümetin kullanabileceği politika araçları seti çok önemlidir. Optimal maliye
politikası reel ve parasal ekonomiler ayrımı yapılarak incelenecek, ekonomik şoklara
karşı maliye politikasının optimal biçimde nasıl tepki vermesi gerektiği üzerinde
detaylı biçimde durulacaktır.
2.1. Reel Ekonomilerde
Reel ekonomilerde optimal maliye politikası modelde sermayenin olup
olmamasına bağlı olarak değişebilmektedir. Bu bölümde önce sermayesiz sonra
sermayeli ekonomilerde optimal maliye politikası incelenecektir.
2.1.1. Sermayesiz Reel Ekonomilerde
Optimal vergilemeye başlıca yaklaşımı esas alan Lucas ve Stokey (1983),
Barro’nun vergi düzleştirme hipotezini genelleştirmiştir. Lucas ve Stokey (1983),
414
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
T. TURAN
optimal politikayla ilgili önemli çalışmalarında, Barro (1979)’dan farklı olarak,
fiziksel sermayenin olmadığı stokastik bir genel denge modelinde hükümetin
duruma bağlı borçlanabildiğini kabul etmiştir. Optimal vergilemenin dinamik bir
kontekste vergi bozulmalarının zaman içinde refah maksimize edici bir şekilde
dağıtılması olduğunu belirten Lucas ve Stokey (1983)’e göre hükümetin duruma
bağlı borçlanabilmesi son derece önemli sonuçlara sahiptir. Hükümet duruma bağlı
borçlanabiliyorsa optimal vergilerin, hükümet alımlarına yönelik şokların stokastik
prosesini devraldığını gösteren Lucas ve Stokey (1983), optimal politikalar
konusunda önemli bazı örnekler vermektedir. Bu örneklerden çıkarılabilecek en
önemli üç dersten birincisi ortalama anlamda bütçe dengesinin refah ekonomisi
bakımından üzerinde tartışabilecek bir şey olmadığıdır. Çıkarılabilecek ikinci ders
istikrarsız hükümet harcamaları karşısında borçlanma ve borç ödemelerinin rolü
vergi bozulmalarını zaman içinde düzleştirmektir. Son ders ise kamu borcunun
duruma bağlı alacak karakterinin optimal bir politikanın herhangi bir anlamda
tesadüfi bir özelliği olmadığıdır.
Chari vd. (1991), inceledikleri modelde emek/işgücü üzerindeki optimal vergi
oranlarının aslında sabit olduğunun anlaşıldığını, hükümetin borç politikasını bir şok
emici gibi kullandığını belirtmektedir. Hükümet uygun bir borçlanma politikası
izleyerek vergi bozulmalarını düzleştirmektedir. Böyle bir borçlanma politikası vergi
oranlarının şoklar karışışında temel olarak sabit tutulmasına izin vermektedir.
Optimal vergi oranlarının altta yatan şokların kalıcılık özelliklerini devraldığını ve
borcun bir şok emici olarak hareket ettiğini belirten Chari vd. (1991)’nin sonuçları
Barro (1979)’dan önemli biçimde farklılaşmaktadır. Bu sonucun elde edilmesinde
hükümetin duruma bağlı borçlanabilmesi önemli bir yer tutmaktadır.
Aiyagari vd. (2002), hükümetin sadece risksiz borç alıp vermesine izin vermiş,
bu şekilde Lucas ve Stokey tarafından varsayılandan farklı olarak Barro’nun eksik
piyasalar yapısına yeniden dönülmüştür. Bu durum son derece önemlidir. Çünkü
Lucas ve Stokey tarafından elde edilen sonuç aslında hükümetin duruma bağlı
borçlanabilmesinden kaynaklanmaktadır. Hükümet duruma bağlı borçlanabildiğinde
karşılaştığı bir şokun etkilerinin uzun süre devam etmesini engelleyebilmektedir.
Nitekim Aiyagari vd. (2002) de hükümetin borçlanma biçimiyle ilgili bir
sınırlamanın olmadığı durumda, ilgilenilen her değişkenin hükümet alımlarının
serisel korelasyon desenini devraldığını doğruladığını bulmaktadır. Sınırlamanın
olması durumunda ise hükümet alımlarındaki bir inovasyonun borçta sürekli bir
artışa neden olduğu anlaşılmaktadır. Aiyagari vd. (2002), vergi oranı ve vergi
gelirleri için etki tepki fonksiyonlarının Barro tarafından öngörülen rassal
yürümeden temel olarak birinci periyotta farklı olduğu, bu etki tepki
fonksiyonlarının Barro tarafından tahmin edilen rassal yürümenin ve Lucas ve
Stokey tarafından tahmin edilen beyaz gürültünün (white noise) toplamına benzediği
sonucuna ulaşmıştır. Aiyagari vd. (2002), dışsal hükümet harcamalarının hükümet
açığı ve vergiler üzerindeki eş zamanlı etkilerinin Lucas ve Stokey’in
modelindekilere benzediğini, fakat hükümetin borçlanma biçimiyle ilgili
sınırlamanın (eksik piyasaların) Barro’nun sonucu gibi hükümet borcu ve vergilere
birim köke yakın bir bileşen koyduğunu belirtmektedirler. Başka bir anlatımla
hükümet duruma bağlı borçlanamadığı için şokla ilgili değişkenleri sürekli biçimde
etkilemektedir.
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
415
Optimal Maliye Politikası: Bir Literatür Taraması
Angeletos (2002) ve Buera ve Nicolini (2004) ise konuya daha farklı açıdan
yaklaşmışlardır. Birbirlerine oldukça benzeyen bu çalışmaların odağında borcun
vade yapısının optimal politikanın gerçekleştirilmesinde nasıl kullanılabileceği yer
almaktadır. Hükümetin duruma bağlı olmayan uzun vadeli borç çıkarabildiği bir
genel denge modelinde optimal maliye politikasını inceleyen Angeletos (2002), vade
yapısı dikkatli seçilirse kamu borcunun piyasa değerindeki değişimin, hükümeti
vergileri veya borcu yükseltme ihtiyacına karşı koruyabileceğini belirtmiştir. Stilize
edilmiş bir örnekle optimal politikanın uzun dönemli borç çıkararak ve kısa dönemli
varlığa yatırım yaparak uygulanabildiğini gösteren Angeletos (2002), eğer hükümet
sadece kısa dönem duruma bağlı olmayan borç çıkarırsa vergi oranlarını sabit
tutmanın mümkün olmadığını, hükümetin bütçedeki herhangi bir rassal değişimi
vergi oranındaki uygun ayarlama ile dengelemesi gerektiğini, aslında mali
harcamada pozitif veya toplam gelirde negatif bir inovasyonun hükümeti hem vergi
oranını ve hem de kamu borcunun düzeyini artırmaya zorladığını belirtmektedir.
Buera ve Nicolini (2004), duruma bağlı borcun çıkarılamadığı dinamik bir
ekonomide hükümetin çeşitli vadelere sahip risksiz borçlar çıkararak tam piyasalar
varsayımı altındaki Ramsey sonucu gerçekleştirebileceğini göstermektedirler. Buera
ve Nicolini (2004), hükümet harcamalarının iki durumlu bir Markov zinciri
izlediğini kabul ederek optimal vade yapısının uzun dönem borç ve kısa dönem
varlıklar tutmayı gerektirdiğini bir örnekle açıklamaktadırlar. Hükümet harcamaları
yükseldiğinde faiz oranı yükselmekte böylece uzun dönem borç fiyatları kısa dönem
borca göre düşmektedir. Bazı simülasyonlar gerçekleştiren Buera ve Nicolini (2004),
hükümetin borçlanma biçimiyle ilgili sınırlamanın olmadığı tam piyasalar varsayımı
altındaki sonucu tekrarlamak için her periyot hükümetin yürütmesi gereken finansal
işlemlerin boyutunun çok büyük olduğunu, tam piyasalar varsayımı altındaki
Ramsey dağılımın duruma bağlı olmayan borcun vade yapısının uygun bir şekilde
idare edilmesiyle sürdürülebileceği görüşüne dikkatle yaklaşılması gerektiğini ileri
sürmektedirler. Angeletos (2002) ve Buera ve Nicolini (2004) arasında bazı
farklılıklar bulunsa da aslında dayandıkları temel mantık son derece benzerdir. Bu
çalışmalardan çıkarılabilecek önemli bir sonuç teorik olarak hükümetin, duruma
bağlı borç çıkaramadığı durumlarda dahi, genel olarak tam piyasalar varsayımı
altındaki Ramsey sonucunun gerçekleştirilmesinin mümkün olmasıdır. Başka bir
anlatımla prensip olarak hükümetler vade yapısını uygun biçimde seçerek eksik
piyasalar
durumunda
tam piyasalar
durumundaki
optimal
dağılımı
gerçekleştirebilirler. Hükümetlerin böyle bir imkâna teorik olarak sahip olmaları
pratikte mutlaka bunu kullandıkları veya kullanabildikleri anlamına gelmez.
Özellikle Buera ve Nicolini (2004)’nin simülasyonları aslında hükümetler için eksik
piyasalar durumunda tam piyasalar durumundaki sonucu gerçekleştirmenin ne kadar
zor olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.
Espada (2006) ise diğer çalışmalardan farklı olarak küçük bir açık ekonomi
modelinde optimal maliye politikasını incelemiştir. Hükümetin duruma bağlı
borçlanamadığı bir modelde gelir vergisi oranının ve özellikle kamu borcunun şoklar
için varsayılan prosesin otokorelasyon derecesine bakmaksızın çok kalıcı olduğu,
hükümetin harcamalarındaki bir artışı veya vergi tabanındaki bir azalmayı kısmen
borcunu ve kısmen vergi oranını yükselterek finanse ettiği bulunmuştur. Bu aslında
hükümetin vergi toplamadan kaynaklanan bozulmaları zaman içinde düzleştirmesi
anlamına gelmektedir. Şok zamanında büyük bir bozulmadan kaçınmak için vergi
416
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
T. TURAN
artışı zaman içinde düzleştirilmekte ve kamu borcu şok emici rol oynamaktadır.
Espada (2006), negatif bir verimlilik şokuna tepki olarak hükümetin optimal
tepkisinin borcu yükseltmek ve vergi oranında küçük fakat kalıcı bir artışa gitmek
olduğunu, vergi oranlarındaki bu artışın borç stokundaki artışı zaman içinde aşamalı
olarak ödeyeceğini, vergi gelirlerinin ayrıca vergi tabanı önemli biçimde daraldığı
için düştüğünü, birincil açığın vergi gelirleri azaldığı ve hükümet harcamaları sabit
kaldığı için yükseldiğini bulmaktadır.
Marcet ve Scott (2009), tam ve eksik piyasalar yapısına izin veren, hükümetin
dışsal olarak belirlenen harcamalarını finanse etmek için emek geliri üzerine vergi
koyduğu modelde optimal vergilemenin hükümet borcu ve bütçe açıklarıyla ile ilgili
implikasyonlarını incelemiştir. Tam piyasalar durumunda borcun değerinin
ekonomideki diğer değişkenlerle aynı veya daha az kalıcılığa sahip olduğu ve açığın
yükselmesine neden olan şoklara cevaben azaldığı, eksik piyasalar durumunda
borcun diğer değişkenlerden daha fazla kalıcılık gösterdiği ve daha yüksek bir açığa
neden olan şoklara cevaben yükseldiği sonucuna varılmıştır. ABD ile ilgili datanın
tam piyasalar varsayımı tarafından öngörülenin aksi yönünde sonuçlar sergilediği ve
eksik piyasaların önemini güçlü şekilde gösterdiği belirtilmiştir. Tahvil piyasalarının
eksik olmasının hükümetleri sınırlamasına gerek olmadığı, hükümetlerin tam
piyasalar varsayımı altındaki optimal maliye politikasını borç yönetimi ve
beklenmedik enflasyon gibi alternatif politika enstrümanları ile tekrarlayabileceği
iddialarına dikkat çeken Marcet ve Scott (2009), hükümetlerin bu politika
enstrümanlarını tam piyasalar durumundaki sonucu başarmak için kullanmadıklarını
ileri sürmektedirler.
2.1.2. Sermayeli Reel Ekonomilerde
Modele sermayenin eklenmesi aslında optimal maliye politikası açısından
önemli değişikliklere yol açabilir. Şoklar karşısında vergilerin değiştirilmemesi veya
önemli biçimde yükseltilmemesi için hükümet ilave bir gelir kaynağına ihtiyaç
duyar. Sermaye geliri üzerindeki optimal vergi oranının bazı varsayımlar altında
uzun dönemde sıfır olması şoklar karşısında bu vergilerin şok emici olarak
kullanılamayacakları anlamına gelmez. Tam aksine şoklara sermaye geliri üzerinden
alınan vergilerle tepki verilmesi optimal bir politika olabilir. Sermaye gelirinin kısa
ve uzun dönemde vergilendirilmesinin etkileri farklıdır. Kısa dönemde arz esnekliği
olmadığı için sermaye gelirinin vergilendirilmesi bozulmaya neden olmaz. Uzun
dönemde ise sermaye gelirinin yüksek oranlarda vergilendirilmesi sermaye
birikimini olumsuz yönde etkileyebilir. Sermaye gelirinin vergilendirilmesi konusu
Kydland ve Prescott (1977) tarafından ileri sürülen ünlü zaman tutarsızlığı
problemine de neden olmaktadır. Hükümet başta sermaye birikimini teşvik etmek
için sermaye gelirlerinin düşük oranda vergilendirileceğini veya hiç
vergilendirilmeyeceğini ilan edebilir. Bu ilana inanarak bireylerin yatırım
yapmasından sonra hükümet açısından sermaye gelirinin başta ilan edilenden daha
yüksek bir oranda vergilemek, artık sermaye arzı esnek olmadığı için bozulmaya
neden olmayacağından, optimaldir. Bu şekilde hükümetin başta ilan ettiği politikayla
daha sonra uygulamaya karar verdiği politika birbiriyle tutarsızdır.
Lucas ve Stokey tarafından geliştirilen modele Chari vd. (1991) tarafından
sermaye eklenmiştir. Vergi oranlarının şoklara ne kadar duyarlı olması gerektiği
sorusunun önemli olduğunu belirten Chari vd. (1991) yaptıkları simülasyonlar
sonucunda emek geliri üzerindeki verginin çok az dalgalandığını, sermaye geliri
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
417
Optimal Maliye Politikası: Bir Literatür Taraması
üzerindeki vergi oranının sıfır veya sıfıra yakın ortalamaya sahip olduğunu, özel
varlıklar (private assets) üzerindeki verginin standart sapmasının büyük olduğunu
bulmuştur. Benzer şekilde Chari vd. (1994) düşündükleri modellerin hepsinde emek
geliriyle ilgili vergi oranının çok az dalgalandığını, beklenen sermaye geliri vergi
oranının sıfır olduğunu, özel varlıklar üzerindeki vergi oranının ortalamada sıfıra
yakın ve büyük oranda dalgalandığını bulmuştur. Ayrıca Chari vd. (1994) hükümet
bütçe kısıtına negatif bir şokun asıl olarak emek geliriyle ilgili vergi oranındaki
değişikliklerden ziyade özel varlıklar üzerindeki vergi tarafından emilmesinin uygun
olduğunu belirtmektedirler. Emek geliri üzerindeki verginin çok az dalgalanma
göstermesi bu verginin şoklar karşısında fazla değiştirilmemesinin optimal politika
açısından önemini göstermektedir.
Belirsizliğin olduğu ortamlarda optimal vergi politikasının sermaye ve emek
gelirine çok farklı biçimde davrandığını belirten Judd (1992), Barro’nun (1979)
analizinde olduğu gibi optimal emek geliri vergisinin yüksek derecede kalıcı
olduğunu, sermaye geliri için optimal vergi oranının aksine çok farklı bir davranış
sergilediğini, genel olarak çok daha oynak olduğunu bulmaktadır. Bu durum emek
arzının bir akım, sermaye arzının bir stok olmasından kaynaklanmaktadır. Hükümet
tarafından ihtiyaç duyulan gelirin çoğu emek geliriyle ilgili vergi tarafından
sağlanırken sermaye geliri vergisi bir şok emici olarak kullanılabilmektedir.
Optimal maliye ve para politikasını neoklasik büyüme modelinin değişik
biçimlerinde inceleyen Chari ve Kehoe (1999), bu analizin politika yapımı için
önemli derslere yol açtığını belirtmektedirler. Sermaye geliriyle ilgili vergiler
başlangıç olarak yüksek sonra yaklaşık olarak sıfır olmalı, emek ve tüketim
üzerindeki vergi oranları yaklaşık olarak sabit olmalı, varlıklar üzerindeki duruma
bağlı vergiler şoklara karşı sigorta sağlamak için kullanılmalıdır. Chari ve Kehoe
(1999), sayısal olarak emek geliri üzerindeki vergi oranının çok az dalgalandığını,
sermaye geliri üzerindeki vergi oranının beklendiği gibi sıfır olduğunu, özel varlıklar
üzerindeki verginin büyük bir standart sapmaya sahip olduğunu bulmuştur. Özel
varlıklar üzerindeki verginin standart sapmasının yüksek olması diğer sonuçlarla
uyumludur.
Standart bir reel iş çevrimi modeli kullanarak denk-bütçe sınırlamalarının
etkilerini inceleyen Stockman (2001), denk-bütçe sınırlamasının emek vergi oranı ile
dışsal şokların korelasyonunu önemli biçimde düşürdüğünü bulmuştur. Stockman
(2001), Ramsey modelde emek geliri üzerindeki verginin şoklara cevaben
yükseldiğini, Ramsey politika altında özel varlıklarla ilgili verginin standart
sapmasının çok yüksek ve otokorelasyonun düşük olduğunu, duruma bağlı sermaye
geliri vergileri ve tahvil getirilerinin ekonomiye yönelik şokların çoğunu absorbe
ettiğini, denk-bütçe sınırlamasının duruma bağlı vergilerin bu rolü oynama
kabiliyetini sınırladığını bulmuştur. Denk-bütçe sınırlaması altında sermaye geliri ve
özel varlıklar üzerindeki vergilerin Ramsey politika altındakilerden daha büyük ve
daha kalıcı olduklarını bulan Stockman (2001), denk bütçe sınırlaması durumunda
sermaye geliri üzerindeki yaklaşık yüzde sıfır vergi oranının ortalamada hâlâ
tuttuğunu belirtmektedir.
Bazı OECD ülkeleri için optimal maliye politikasını inceleyen Scott (2007),
hükümetin borçlanma biçimiyle ilgili bir sınırlamanın olmadığını tam piyasalar
varsayımı altında vergilemenin aşırı yükünün sabit kaldığını, hükümetin duruma
bağlı tahvil çıkararak hükümet harcamalarına yönelik beklenmedik şoklara karşı
418
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
T. TURAN
sigorta sağladığını, vergi planlarının beklenmedik şoklar durumunda gözden
geçirilmesine ihtiyaç olmadığını, emek geliri üzerindeki vergilerin istihdamla pozitif
biçimde değiştiğini, bunun emek arz esnekliğindeki oynamalardan kaynaklandığını
belirtmektedir. Hükümetin borçlanma biçimiyle ilgili sınırlamanın olduğu eksik
piyasalar varsayımı altında vergilemenin aşırı yükünün zaman içinde şoklarla
değişeceğini ve bunun emekle ilgili vergilerde değişiklikler gerektireceğini ileri
süren Scott (2007), emek geliri üzerindeki vergilerin bir birim kök bileşenine sahip
olduğuna, şokların söz konusu vergiler üzerinde sürekli bir etkide bulunacağına
dikkat çekmektedir. Bazı simülasyonlar gerçekleştiren Scott (2007) tam piyasalar
varsayımı altında, şokun harcamaya veya verimliliğe yönelik olduğuna
bakılmaksızın emek geliriyle ilgili vergilerin serisel korelasyon özelliklerinin
istihdamın söz konusu özellikleriyle aynı olduğunu, eksik piyasalar varsayımı
altında istihdam ve emek vergileri arasındaki bağlantının bozulduğunu
vurgulamaktadır. OECD ülkeleri için Scott (2007), sadece bir ülke hariç (iki ülke de
sınırda olmak üzere) vergilerde bir birim kökün varlığının reddedilemediğini,
vergilemenin aşırı yükünün zaman içinde sürekli değişiklikler tarafından karakterize
edildiğini ve ilgili ülkelerin çoğu için 1960’ların sonundan itibaren önemli ölçüde
yükseldiğini bulmuştur. Eksik piyasaların olduğu modelin datayı açıklamada daha
iyi performans sergilediği, istihdam dalgalanmalarından ziyade vergilemenin aşırı
yükündeki değişimlerin vergi oranlarına egemen olduğu sonucuna varılmıştır.
Hükümetin borçlanma biçimiyle ilgili sınırlamanın olduğu eksik piyasalar
varsayımına yer verilen stokastik bir neoklasik büyüme modelinde optimal sermaye
vergilemesini analiz eden Farhi (2007), Aiyaragi vd. (2002)’nin sonuçlarının modele
sermaye eklendiğinde de devam ettiğini, belirli varsayımlar altında borç ve hem
emek ve hem de sermaye üzerindeki vergilerin durumlar ve zamanlar arasında
bozucu vergileri düzleştirme arzusunu yansıtan bir rassal yürüme bileşeni
devraldığını belirtmektedir. Farhi (2007), sermaye üzerindeki vergilerin bir periyot
önceden belirlendiğini varsaymakta, vergi kanunlardaki ataleti yansıtmayı
amaçlayan bu sınırlama tam piyasalar durumunda gerçekleşen sonucun
tekrarlanmasını önlemektedir. Temel durum için optimal politika sermaye üzerinde
sıfır vergi özelliği taşımaktadır. Eksik piyasalar durumunun sermaye vergilemesinin
bir koruyucu enstrüman olarak kullanılması için bir görüş ileri sürmediğini belirten
Farhi (2007), sermaye vergilerinin aksine sermaye sahipliğinin hükümete güçlü bir
koruyucu enstrüman sağlayabildiğini, hükümet harcama şoklarının uzun dönemli,
verimlilik şoklarının ise tipik olarak kısa dönemli pozisyon gerektirdiğini ifade
etmektedir.
Ayrıca sermaye birikiminin olduğu bir model için de simülasyonlar
gerçekleştiren Marcet ve Scott (2009), tam piyasalar varsayımı altında tepkilerin
çoğunun başlangıç olarak yüksek bir düzeyden sıfıra düştüğünü, ayrıca verimlilik
şokuna yönelik tepkilerin daha uzun süreli olduğunu bulmaktadırlar. Marcet ve Scott
(2009), borç ve bütçe açığının her şoka aksi yönlerde tepki verdiklerini, sermaye
birikimini eklemenin tam piyasalar modelini datadan daha da uzaklaştırdığını, eksik
piyasalar durumunda elde edilen sonucun tam piyasalar durumunda elde edilen
sonuçtan yine farklı olduğunu açıklar ve borcun şoka cevaben aynı yönde tepki
verdiklerini, bunun ABD datasıyla uyumlu olduğunu belirtmektedirler.
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
419
Optimal Maliye Politikası: Bir Literatür Taraması
2.2. Parasal Ekonomilerde
Ramsey modele paranın ilave edilmesi optimal maliye politikasıyla ilgili ulaşılan
sonuçların değişmesine neden olabilir. Enflasyonun, nominal borcu duruma bağlı
hale getirdiğini belirten Lucas ve Stokey (1983), nominal varlıkların, enflasyon
aracılığı ile vergilenmesi gerektiğini belirtmektedir. Benzer şekilde Chari vd. (1991),
hükümetin duruma bağlı (state-contingent) getiri politikasını borçla ilgili getiriyi
doğrudan değiştirerek gerçekleştirebileceği gibi nominal borçlanıp enflasyonu reel
getiri oranlarını uygun şekilde değiştirmek için kullanarak da gerçekleştirebileceğine
dikkat çekmektedirler. Enflasyon bu şekilde şoklar karşısında vergi oranlarının ve
kamu borcunun sabit tutulmasına izin vermektedir. Chari vd. (1991), sermayenin
olmadığı parasal ekonomi modellerinde de emek geliriyle ilgili vergi oranının
sermayeli reel ekonomilerdeki gibi çok az dalgalandığı ve şokların özelliklerini
devraldığı, simülasyonlar sonucunda enflasyon oranının otokorelasyonunun küçük
veya negatif ve rassal yürümeden çok uzak olduğu, enflasyon oranlarının en çarpıcı
özelliklerinin oynaklıkları olduğu sonucuna ulaşmıştır. Enflasyon oranlarının oynak
olması belirtilen kurulumda teorik beklentilere uygundur. Enflasyon bir götürü vergi
gibi çalışmakta ve bozucu vergilere başvurma ihtiyacı kalmamaktadır. Ancak bu
sonuç için fiyatların esnek olduğu varsayımı çok önemlidir. Aşağıda detaylı olarak
anlatılacağı gibi fiyatların yapışkan olması enflasyonun şoklar karşısında bir şok
emici olarak kullanılmasını optimal olmaktan çıkarabilmektedir.
Fiziksel sermayenin olmadığı, paranın fayda fonksiyonunda yer aldığı ve
hükümetin duruma bağlı borçlanamadığı bir modelde optimal enflasyon vergisini
inceleyen Calvo ve Guidotti (1993), temel modelde sadece gelir etkisine sahip
beklenmeyen enflasyonun bir götürü vergi gibi çalıştığını belirtmektedirler. Sadece
hükümet transfer harcamalarına yönelik geçici şoklar olduğunda Calvo ve Guidotti
(1993), enflasyon vergisinin kullanıldığını, enflasyon vergisinin oynaklığının olağan
vergilerinkinden çok daha fazla olduğunu, ulaştıkları bulguların vergi düzleştirme
sonucunu zayıflattığını ileri sürmektedirler. Bu sonuç enflasyon vergisinin optimal
politika açısından önemini göstermektedir.
Emek geliriyle ilgili vergi oranlarının, şokların kalıcılık özelliklerini devraldığını
belirten Chari ve Kehoe (1999), düşündükleri tüm parametreler için enflasyonun
otokorelasyonunun küçük veya negatif olduğunu ve enflasyon oranının bir rassal
yürümeden çok uzak olduğunu bulmuştur. Hükümet tüketimine yönelik bir şoka
emek geliriyle ilgili vergi oranlarının tepkisini hesaplayan Chari ve Kehoe (1999),
söz konusu vergi gelirlerinin şoklara karşı hemen hemen hiç dalgalanmadığını,
enflasyon oranının dalgalandığını ve bir şok emici olarak davrandığını
belirtmektedirler. Enflasyonun şok emici rolünü göstermek için sayısal bir örnek
veren Chari ve Kehoe (1999), hükümet harcamasının bugünkü değerindeki bir
artışın %82’sinin fiyat düzeyinin keskin bir şekilde yükseltilmesi ve sadece
%18’inin emek vergilerinin şimdiki değerinin yükseltilmesi ile finanse edildiğine,
enflasyon oranlarının, inceledikleri ekonomilerde diğer şok emicilere izin
vermedikleri için oynak olduğuna dikkat çekmektedirler. Söz konusu modelde vergi
oranlarının değiştirilmesine ihtiyaç bırakmayacak başka şok emiciler olmadığı için
duruma bağlı borçlanma veya sermaye geliri üzerinde duruma bağlı vergiler gibi
vergi oranlarının keskin biçimde değiştirilmesi yerine enflasyonun bu amaçla
kullanılması optimaldir.
420
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
T. TURAN
Cosimano ve Gapen (2003), nominal ve endekslenmiş borcun olduğu bir ortama
odaklanmakta, nominal borcun hükümet politikasının oynaklığını düşürmek için
önemli bir politika aracı olabildiğine dikkat çekmektedirler. Oluşturdukları modeli
ABD ekonomisine kalibre ettikten sonra bazı simülasyonlar gerçekleştiren
Cosimano ve Gapen (2003), nominal faiz oranının sıfır olmasını öngören Friedman
kuralının optimal olduğunu, borç çıkarma kabiliyeti bakımından sonuçların Barro
(1979) tarafından ileri sürülen vergi düzleştirmeyi onayladığını belirtmektedirler.
Hükümet harcamasına yönelik pozitif bir şoka karşı emek geliriyle ilgili vergilerde
ve parasal büyümede bir artışla cevap verilmesinin optimal olduğu, hükümet
harcamalarına yönelik pozitif şokların daha yüksek bir fiyat seviyesi ve beklenenden
daha yüksek enflasyonla sonuçlandığı, bunun daha önce çıkarılmış olan nominal
borcun reel değerini düşürdüğü sonucuna ulaşılmıştır. Cosimano ve Gapen (2003),
ağırlıklı olarak endeksli borcun bulunduğu ekonomilerde negatif teknoloji şokuna
cevaben hükümetin daha yüksek emek geliri vergileri, para büyümesi ve borçla tepki
vermeye zorlandığını ileri sürmektedirler.
Sermayenin bulunmadığı, fiyatların tam esnek olduğu, hanehalkının duruma
bağlı nominal varlıklar satın alabildiği küçük bir açık ekonomi modelinde optimal
politikayı inceleyen Schmitt-Grohe ve Uribe (2003), belirtilen kurulumdaki Ramsey
çözümde tüketim, boş zaman ve vergilerin hükümet harcama şokları ile ilişkili
olmadığını, bu değişkenlerin tümünün izledikleri stokastik proseslerin, teknoloji
şokunun stokastik prosesinin özelliklerini devraldığını bulmuştur. Vergi oranları veri
iken hanehalkının tüketim ve boş zaman taleplerinin hükümet harcama şoklarından
etkilenmediği, Ramsey plancının vergi oranlarını sabit tutmayı seçtiği, hükümet
alımlarına yönelik tüm inovasyonların fiyat düzeyindeki sürpriz değişiklikler
aracılığıyla finanse edildiği, emek verimliliğine yönelik şokların Ramsey dağıtımı
değiştirdiği, teknoloji şoklarının denge ücret oranını etkilediği belirtilmektedir.
Schmitt-Grohe ve Uribe (2003), modelde sadece gelir vergisine izin verildiğinde reel
dağılımın, gelir vergisi oranının ve nominal faiz oranının hükümet alımlarıyla
ilişkisiz olduğunu, hükümet alımlarındaki inovasyonun tamamen fiyat düzeyindeki
sürpriz değişiklikler tarafından finanse edildiğini belirtmektedirler. Bu durumda
Friedman kuralı optimal olmaktan çıkmaktadır. Bunun nedeni pozitif nominal faiz
oranının Ramsey plancının tüketimi dolaylı biçimde vergilemesine izin vermesidir.
Modelde sadece tüketim vergisine izin verilmesi halinde hükümetin nominal faiz
oranını mali amaçlar için kullanmasına gerek kalmamaktadır. Ramsey plancının
enflasyon oranını özel sektördeki nominal hükümet yükümlülükleri üzerinde bir
götürü vergi olarak kullandığı, fiyat düzeyi değişikliklerinin yüksek derecede oynak
ve serisel olarak ilişkisiz olduğu bulunmuştur. Bu sonuçlar için model ekonominin
kapalı yerine açık alması ve fiyat esnekliği önemli bir yer tutmaktadır. Yine bu
çalışma Friedman kuralı açısından hükümetin sahip olduğu vergi araçlarının önemini
açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Optimal maliye politikası literatüründe fiyatların esnek değil yapışkan olması
önemli değişikliklere neden olmaktadır. Fiyat yapışkanlığının optimal politikaların
belirlenmesi açısından önemi Benigno ve Woodford (2003), Schmitt-Grohe ve Uribe
(2004b) ve Siu (2004) tarafından açık bir şekilde gösterilmiştir. Hem esnek hem de
yapışkan fiyatlar varsayımı altında optimal para ve maliye politikasını inceleyen
Benigno ve Woodford (2003), esnek fiyatlar durumunda mali stresteki değişikliklere
tepki vermek için enflasyon değişikliklerinin meydana geldiğini, belirli koşullar
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
421
Optimal Maliye Politikası: Bir Literatür Taraması
altında şoklara karşı vergi oranlarının değişmesinin optimal olmayacağını, fakat
genelde şoklara cevaben vergi oranında değişiklikler olacağını, buna karşın vergi
oranında birim kök olmayacağını belirtmektedirler. Benigno ve Woodford (2003),
hükümetin sadece risksiz endekslenmiş borç çıkardığı varsayılırsa mali stresteki
değişikliklerin Barro (1979)’nun analizinde olduğu gibi, vergi oranında değişiklikler
gerektireceğini ileri sürmektedirler. Yapışkan fiyatlar durumunda mali stresteki
geçici şokların kamu borcu ve vergi oranında sürekli bir değişikliğe neden olduğunu
belirten Benigno ve Woodford (2003), yapışkan fiyat durumunda da fiyat düzeyinde
bir artış olduğunu bulmuştur. Enflasyon ve vergi oranlarının oynaklığının büyük
oranda fiyat yapışkanlığının derecesine bağlı olduğu, enflasyonun tepkisinin esnek
fiyatlar varsayımı altında yapışkan-fiyat kalibrasyonu altındakinden çok daha büyük
olduğu, vergi oranının esnek fiyat durumunda hiç tepki vermediği anlaşılmıştır.
Benigno ve Woodford (2003), fiyat yapışkanlığı derecesinin gerçekçi bir
kalibrasyonu altında enflasyonun oldukça istikrarlı olması gerektiği, vergi
oranlarının mali stresteki değişikliklere önemli biçimde tepki vermesi gerektiği
sonucuna ulaşmıştır.
Hükümetin nominal duruma bağlı olmayan (non-state-contigent) tahviller
çıkarabildiğini varsayarak optimal maliye ve para politikasını hem eksik rekabeti
hem de yapışkan fiyatları modele dahil ederek inceleyen ve literatüre önemli bir
katkı yapan Schmitt-Grohe ve Uribe (2004b), tam rekabet ve fiyatların esnek olması
durumunda emek geliriyle ilgili vergi oranının standart sapmasının düşük iken
enflasyon oranının standart sapmasının yüksek olduğunu bulmuştur. Bu enflasyon
oranının bir götürü vergi olarak kullanıldığı anlamına gelmektedir. Eksik rekabet ve
esnek fiyatlar varsayımı altında da enflasyonun, gelir vergisi oranlarının ve diğer
reel değişkenlerin oynaklıklarının ve korelasyon özelliklerinin neredeyse
değişmediği belirtilmektedir. Eksik rekabet enflasyonun bir götürü vergi olarak
kullanılmasını engellememektedir. Schmitt-Grohe ve Uribe (2004b), fiyatların
yapışkan olması durumunda enflasyonun standart sapmasında çok büyük bir düşüş
olduğuna, çok küçük miktarda bir fiyat yapışkanlığının optimal enflasyon
oynaklığını düşürdüğüne dikkat çekmektedirler. Vergi oranının standart sapmasının
fiyatların yapışkan olması durumunda, esnek fiyatlar ve tam rekabet
durumundakinden çok daha büyük olduğu anlaşılmaktadır. Daha önceki sonuçlarla
da uyumlu olan bu durum yapışkan fiyatlar durumunda artık enflasyonun bir götürü
vergi olarak kullanılmasının optimal olmaktan çıkması anlamına gelmektedir. Başka
bir anlatımla fiyatların yapışkan olması optimal politikanın önemli biçimde
değişmesine neden olmaktadır. Hükümet alımlarına yönelik bir şoka tepkileri
inceleyen Schmitt-Grohe ve Uribe (2004b), esnek fiyatlar ve tam rekabet
durumunda, vergiler ve borcun, şokun kendisi gibi bir periyot sonra şok öncesi
değerlerine döndüğünü, fiyatların yapışkan olması durumunda iki değişkenin de şok
tarafından sürekli olarak etkilendiğini, iki model arasındaki farklılığın tamamen fiyat
düzeyinin davranışı tarafından açıklanabildiğini ileri sürmektedirler. Fiyatların esnek
olması durumunda çıkarılmış olan nominal borcun reel değerinin azaltıldığı,
yapışkan olması durumunda fiyat düzeyinin fazla yükseltilmediği, hükümet
harcamasındaki artışın kısmen kamu borcu ve kısmen vergiler yükseltilerek finanse
edildiği, şok zamanında büyük bir bozulmadan sakınmak için vergi artışının zaman
içinde düzleştirildiği, kamu borç stokunun sürekli bir artış sergilediği sonucuna
ulaşılmıştır.
422
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
T. TURAN
Schmitt-Grohe ve Uribe (2004b) gibi fiyat yapışkanlığını modele dahil eden Siu
(2004), fiyat yapışkanlığının enflasyonun optimal oynaklığı üzerinde keskin bir
etkisi olduğu, fiyatların esnek olduğu modelde enflasyonun aşırı oynaklık sergilediği
sonucuna ulaşmıştır. Vergi oranlarının, fiyatların yapışkan olduğu modelde, esnek
fiyatların olduğu modelle karşılaştırıldığında, büyük oynaklık gösterdiği, vergi
oranlarının ve reel hükümet borcunun rassal yürümeye benzer bir davranış
sergilediği anlaşılmıştır. Siu (2004), esnek fiyatlar durumunda hükümetin
harcamadaki bir artışa eş zamanlı büyük enflasyonla tepki verdiğini, enflasyondaki
artışın yükümlülüklerin reel değerini keskin biçimde düşürdüğünü bulmaktadır.
Böyle bir politika hükümetin vergi oranında değişikliğe gitme ihtiyacını ortadan
kaldırmaktadır. Siu (2004), fiyatların yapışkan olduğu modelde harcama şokuna hiç
enflasyonist tepki olmadığını, bunun yerine hükümetin harcama şokunu büyük
oranda artan vergi gelirleri ve tahvil çıkarma aracılığıyla finanse ettiğini
belirtmektedir. Esnek fiyatlı modelde vergi oranı hükümet harcamasının
otokorelasyonunu devralırken yapışkan fiyatlı modelde otokorelasyon bire çok daha
yakındır. Siu (2004), hükümet harcama şokları arttığında duruma bağlı enflasyonun
yararlarının artan bir oranda yükseldiğini, aynı zamanda duruma bağlı enflasyonun
yanlış kaynak dağılımından kaynaklanan maliyetlerinin başta yükselmesine karşın
nihai olarak sınırlı olduğunu belirtmektedir. Siu (2004) ve Schmitt-Grohe ve Uribe
(2004b) tarafından ulaşılan sonuçlar fiyat yapışkanlığının optimal maliye
politikasında nasıl bir değişikliğe neden olduğunun anlaşılması açısından çok
önemlidir. Fiyat yapışkanlığının optimal politikada değişikliğe yol açmasının
arkasındaki mantık veya sezgi izleyen şekilde açıklanabilir. Fiyat yapışkanlığı
politika yapıcıyı vergi oranlarındaki değişikliklerin neden olacağı bozulmalar ile
fiyat yapışkanlığı nedeniyle enflasyondan kaynaklanan bozulmalar arasında bir
tercih yapmaya zorlamaktadır. Fiyat yapışkanlığının derecesi arttığında vergi
oranları yerine enflasyonu şoklara karşı kullanmak optimal bir politika olmaktan
çıkmaktadır. Başka bir anlatımla belirtilen çerçevede enflasyonun şoklara karşı
kullanılmasının maliyeti, vergi oranlarının kullanılmasından, daha yüksektir.
Schmitt-Grohe ve Uribe (2004a), fiyatların esnek, kamu borcunun nominal
duruma bağlı olmayan (non-state-contingent) hükümet yükümlülükleri formunda
olduğu stokastik bir ekonomide eksik rekabet durumunu Ramsey modele dahil
ederek optimal maliye ve para politikasını incelemektedir. Ramsey plancının
vergiden kaynaklanan bozulmaları iş çevrimi boyunca düzgün tuttuğu, emek geliri
üzerimdeki verginin standart sapmasının düşük olduğu anlaşılmaktadır. Enflasyon
oranının yüksek derecede oynak olduğu, Ramsey plancının enflasyon oranını
hanehalkının finansal serveti üzerinde duruma bağlı götürü vergi olarak kullandığı,
enflasyon oranının yüksek oynaklığı ve düşük kalıcılığının emek geliri vergisi
oranının düzgün ve yüksek derecede kalıcı davranışı ile zıt olduğu sonucuna
ulaşılmıştır. Bu sonuçlar Chari vd. (1991) tarafından elde edilenlerle tutarlıdır.
Schmitt-Grohe ve Uribe (2004a), tam rekabet varsayımından uzaklaşıldığında
Friedman kuralının optimal olması sona ermektedir. Tam rekabet durumunda olduğu
gibi eksik rekabet durumunda da vergi oranlarının çok az oynak ve enflasyonun
yüksek derecede oynak ve serisel olarak hemen hemen ilişkisiz olduğu
anlaşılmaktadır. Tam rekabet durumunda olduğu gibi monopol durumunda da
hükümet enflasyon oranını finansal varlıklar üzerinde duruma bağlı, götürü vergi
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
423
Optimal Maliye Politikası: Bir Literatür Taraması
olarak kullanmaktadır. Bu şekilde şoklara cevaben vergi oranlarının değiştirilmesine
gerek kalmamaktadır.
Reel ve nominal katlıklara izin veren bir modelde Ramsey optimal maliye ve
para politikasını inceleyen Schmitt-Grohe ve Uribe (2005), emek geliri, sermaye
geliri ve pür kârların aynı oranda vergilendirildiği bir gelir vergisi rejimi altında,
enflasyonun optimal oranının yıllık yüzde yarımdan az olduğunu, enflasyonun mali
şokların emicisi rolünü oynamadığını belirtmektedir. Schmitt-Grohe ve Uribe
(2005), optimal gelir vergisi oranının oldukça istikrarlı olduğunu, reel kamu
borcunun neredeyse bir rassal yürüme sergilediğini, bütçeye yönelik şokların ne
sürpriz enflasyon ne de gelir vergisi oranında uyarlamalar aracılığı ile değil fakat
daha çok mali açıktaki değişiklikler aracılığı ile finanse edildiğini, bu şekilde
Ramsey plancının vergi düzleştirmeyi gerçekleştirebildiğini bulmuştur. SchmittGrohe ve Uribe (2005), ürün ve faktör fiyatları tam esnek olduğunda enflasyondaki
oynamaların nominal hükümet yükümlülükleri üzerinde bir duruma bağlı (statecontingent) vergi olarak kullanıldığı, bunun Ramsey plancının vergileri
düzleştirmesine izin verdiği, kamu borcunun 0,84’lük bir serisel korelasyonla
durağan olduğu sonucuna ulaşmıştır. Sermaye geliriyle ilgili vergi oranlarının şok
emici olarak kullanılabilmesi durumunda hükümet yükümlülüklerinin rassal yürüme
davranışı sergilemediği bulunmuştur. Bunun nedeni şokun neden olduğu ilave gelir
ihtiyacının söz konusu vergi oranları tarafından karşılanmasıdır. Dolayısıyla şok
nedeniyle hükümet yükümlükleri bir rassal yürüme sergilememektedir. SchmittGrohe ve Uribe (2005), pozitif bir verimlilik şokuna tepki olarak vergi oranlarının
başlangıç olarak keskin biçimde yükseldiği ve sonra hızlıca düştüğü, verimlilik
şokuna Ramsey plancının para piyasası şartlarını sıkılaştırarak tepki verdiği, bir
hükümet harcama şokuna tepki olarak vergi oranının başlangıçta düştükten sonra
yükseldiği, enflasyonun başlangıçta yükseldikten sonra sıfıra çok yaklaştığı
sonucuna ulaşmıştır.
Modele yapışkan fiyatlar yanında yapışkan ücretleri de ekleyen Chugh (2006),
hükümet bütçesiyle ilgili şoklar karşısında yapışkan ücretlerin tek başına fiyat
istikrarını optimal yaptığını bulmuştur. Nominal ücretler yapışkan olduğunda reel
ücretleri etkin patikalarına mümkün olduğunca yakın tutmanın optimal para
politikası için hükümet bütçesindeki inovasyonları duruma bağlı enflasyon
aracılığıyla finanse etmekten daha önemli olduğunu belirten Chugh (2006), ürün
piyasa gücünün varlığının Friedman kuralından bir sapmaya yol açtığını hem
hükümet harcama ve hem de teknoloji şokları durumunda ürün ve emek
piyasalarında tam rekabetin olduğu bir modelde, fiyat enflasyonun oldukça oynak ve
emek geliri üzerindeki vergi oranının zaman içinde çok düzgün olduğunu
bulmaktadır. Chugh (2006), ücret enflasyonu dinamiklerinin hükümet bütçesine
yönelik şoklar için tampon olma kaygısından ziyade etkin reel ücret dinamikleri
tarafından yönlendirildiği sonucuna ulaşmıştır. Fiyatlar tam esnek olduğunda,
nominal ücretler nominal fiyatlara endeksli olmadığında, ücret katılığı arttıkça ücret
enflasyonunun oynaklığının azaldığı ve reel hükümet borcunun serisel
korelasyonunun yükseldiği bulunmuştur.
Sermaye birikimi ve alışkanlık (habit) eklendiğinde Ramsey modelin yüksek
derecede kalıcı enflasyon öngördüğünü ileri süren Chugh (2007), önce sermayenin
olmadığı, hükümetin nominal risksiz bir periyotluk borç çıkarabildiği bir modelde
optimal politikayı incelemiştir. Modelin kalibrasyonundan sonra Chugh (2007),
424
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
T. TURAN
deflasyonun ortalamada zaman tercih oranına yakın olduğunu, alışkanlığın olmadığı
Ramsey modelde enflasyonun kalıcılığının oldukça düşük, oynaklığının göreli
olarak yüksek olduğunu hesaplamıştır. Modele alışkanlık eklendiğinde enflasyon
dinamiklerinin farklı olduğu, enflasyonun kalıcılığının ve standart sapmasının
yükseldiği bulunmuştur. İncelediği Ramsey modeli sermaye birikimine izin vererek
genişleten Chugh (2007), sayısal sonuçların durgun durumda sıfır sermaye
vergilemesi sonucunun geçerli olduğunu gösterdiğine dikkat çekmiştir. Bu sonuç,
paranın olduğu bir Ramsey modele sermaye de eklendiği için literatüre önemli bir
katkı olarak değerlendirilebilir. Modelde alışkanlıklar olmadığında sermaye geliri
vergi oranının durgun durum yanında dinamik olarak da sıfıra özdeş olduğunu bulan
Chugh (2007), modele sermaye yanında alışkanlıkları da eklediğinde sermaye geliri
vergisi oranının ortalamada sıfıra eşit olmadığı, ayrıca iş çevrimi boyunca
dalgalandığı sonucuna ulaşmıştır.
Dinamik bir genel denge modelinde, maliye ve para politikasının yürütülmesiyle
ilgili fiyat-belirleme kısıtlamalarını analiz eden Correia vd. (2008), fiyat
yapışkanlığının tipi veya derecesinden bağımsız olarak aynı etkin dağılımlar
(allocations) setinin gerçekleştirilmesinin mümkün olduğunu ileri sürmektedirler.
Hem gelir ve hem de tüketim vergilerinin olduğunu ve hükümetin duruma bağlı
olmayan nominal borç çıkardığını varsayan Correia vd. (2008), optimal politika
altında dağılımların fiyat katılığı ölçüsü ile değişmez olduğunu, fiyat yapışkanlığının
derecesi değiştirildiğinde aynı politikanın optimal dağılımı uygulayabildiğini
belirtmektedirler. Correia vd. (2008), duruma bağlı tüketim ve emek geliri
vergileriyle fiyat yapışkanlığının etkisini nötralize etmenin mümkün olduğunu,
böylece esnek fiyatlar altında uygulanabilir olan her dağılımın ayrıca yapışkan
fiyatlar altında da uygulanabilir olduğunu ileri sürmektedirler. Bu sonuç modellerde
hükümetin hangi vergileri kullanabileceği konusundaki yaklaşımın önemini açık bir
şekilde göstermekte ve daha önce Benigno ve Woodford (2003), Schmitt-Grohe ve
Uribe (2004b), Siu (2004)’nun çalışmalarında ulaşılan sonuçlardan tamamen
farklılaşmaktadır. Dolayısıyla fiyatlar yapışkan olsa dahi hükümet gerekli vergi
enstrümanlarına sahip olduğunda esnek fiyatlar durumundaki sonucun
gerçekleştirilebilmesi mümkün hale gelmektedir.
Genel Değerlendirme ve Sonuç
Optimal maliye politikası çalışmalarında yoğun olarak Ramsey yaklaşım esas
alınmakta ve Dinamik Stokastik Genel Denge Modelleri kullanılmaktadır. Bu
modeller önce Reel İş Çevrimleri yaklaşımına uygun olarak geliştirilmiş zaman
içinde Keyneysen yaklaşıma özgü bazı unsurlar bu modellere dahil edilmiştir.
Analizlerde genelde hükümet harcamalarının dışsal olarak belirlendiği
varsayılmakta, modelin kalibrasyonundan sonra hükümet harcama ve teknoloji
şoklarına özellikle vergi oranlarının ve kamu borcunun nasıl tepki verdiği
incelenmektedir. Optimal maliye politikası çalışmalarında önce hükümetin
borçlanma biçimiyle ilgili sınırlamanın olmadığı tam piyasalar ve esnek fiyatların
olduğu ortamlara odaklanılmış zaman içinde hükümetin borçlanma biçimiyle ilgili
sınırlamaların olduğu eksik piyasalara ve yapışkan fiyatlara/ücretlere izin verilmiştir.
Bu aslında analizlere Keynesyen bazı unsurların eklenmesi anlamına gelmektedir.
Ekonominin işleyişine yönelik bu yaklaşım veya bakış açısı değişikliği ulaşılan
sonuçları da önemli biçimde etkilemiştir. Tam piyasalar ve esnek fiyatlar varsayımı
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
425
Optimal Maliye Politikası: Bir Literatür Taraması
altında ulaşılan sonuçlar eksik piyasalar ve yapışkan fiyatlar/ücretler varsayımı
altında ulaşılan sonuçlardan farklıdır. Genel olarak hükümetin şoklara vergi
oranlarını değiştirmeksizin tepki verebilmesi duruma bağlı bir gelir kaynağına sahip
olmasına bağlıdır. Hükümet örneğin duruma bağlı borçlanabiliyorsa vergi oranlarını
sabit tutabilir. Optimal maliye politikası analizlerinde son dönemlerde genellikle
hükümetin duruma bağlı olarak borçlanamadığı varsayılmaktadır. Bu varsayımın
daha gerçekçi olduğu düşünülmektedir.
Esnek fiyatlar durumunda enflasyonun hükümet bütçesini etkileyen dışsal şoklar
karşısında optimal biçimde kullanılabilmesi mümkündür. Hükümet beklenmedik bir
enflasyonla var olan nominal hükümet borcunun reel değerini değiştirebilir. Bu
durumda hükümet aslında enflasyonu nominal varlıklar üzerinde bir götürü vergi
olarak kullanmaktadır. Dolayısıyla fiyatların esnek olduğu bir ortamda hükümetin
bir şok gerçekleştiğinde enflasyonu bir şok emici olarak kullanması ve böylece
bozucu vergilere başvurmaması optimal bir politika olabilir. Fiyatların yapışkan
olması durumunda, esnek olmasından farklı olarak enflasyonun bir şok emici olarak
kullanılması ilave olumsuzluklara yol açabilir. Bu nedenle fiyatlar yapışkan
olduğunda hükümet bir şoka karşı enflasyonu kullanabileceği gibi vergileri ve kamu
borcunu da kullanabilir. Buradaki temel nokta en yüksek refah düzeyinin nasıl
sağlanabileceğidir. Enflasyon bir şok emici olarak kullanıldığında elde edilen refah
kazancı daha yüksek ise hükümet enflasyonu bir şok emici olarak kullanacaktır.
Aksi takdirde hükümet artık enflasyonu bir şok emici olarak kullanmaktan
vazgeçecektir. Fiyatların esnek yerine yapışkan olduğu kabul edildiğinde sayısal
sonuçlarda enflasyon oynaklığında görülen büyük değişme aslında bu nedenle
şaşırtıcı değildir. Esnek fiyatların olduğu modellerden farklı olarak yapışkan
fiyatların olduğu modellerde enflasyon bir şok emici rol oynamamakta ve tamamen
farklı istatistiksel özelliklere sahip olmaktadır. Benigno ve Woodford (2003),
Schmitt-Grohe ve Uribe (2004b), Siu (2004)’dan farklı olarak Correia vd. (2008)
maliye politikası enstrümanları setinin hayati olduğuna, esnek fiyatlar varsayımı
altındaki optimal dağılımların, nominal katılıkların olduğu ortamlara da
genişletilebileceğine dikkat çekmektedir.
Sermayenin olduğu bir modelde hükümet sermaye geliri üzerinde duruma bağlı
vergileri şok emici olarak kullanabilir. Sermaye gelirinin vergilendirilmesi ile emek
gelirinin vergilendirilmesi ekonomik olarak farklı sonuçlara ve özelliklere sahiptir.
Belirli koşullar ve varsayımlar altında sermaye geliri vergisinin durgun durumda
sıfır olduğu konusunda bir uzlaşı varsa da bu kısa dönemde veya bir ekonomik şok
ortaya çıktığında hükümetin sermaye geliri üzerinden alınacak bir vergi ile bu şoka
tepki verebilmesini engellemez. Kısa dönemde sermaye geliri üzerinden alınan vergi
bir götürü vergi gibi etkide bulunacağından bir şoka karşı hükümetin emek geliri
veya tüketim üzerindeki vergilerden ziyade sermaye geliri üzerinden alınan
vergilerle tepki vermesi ekonomik etkinlik açısından optimal olabilir. Sermaye geliri
vergileri hükümetin duruma bağlı borçlanmasına benzer bir rol oynayabilir ve emek
geliriyle ilgili vergilerin değiştirilmesi ihtiyacını ortadan kaldırabilir. Optimal maliye
politikası ile ilgili çok sayıda çalışmada (Lucas ve Stokey, 1983; Aiyagari, 2002;
Schmitt-Grohe 2004a, 2004b; Siu 2004; Espada, 2006) sermayenin olmadığı
modeller kullanıldığından sermaye geliri üzerindeki vergilerin oynayabileceği şok
emici rol ortaya çıkmamaktadır. Farhi (2007) ise hükümet açısından sermaye
sahipliğinin optimal maliye politikaları açısından önemine vurgu yapmaktadır.
426
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
T. TURAN
Optimal maliye politikası nasıl bir model kullanıldığına hükümetin sahip olduğu
politika araçları setine yakından bağlıdır. Esnek fiyatlar durumunda emek geliriyle
ilgili vergi oranlarının şoklara karşı fazla dalgalanmadan yaklaşık olarak sabit
tutulması, sermaye veya özel varlıklar üzerindeki vergilerin, enflasyonun şok emici
olarak kullanılması optimaldir. Eksik piyasalar ve yapışkan fiyatlar durumunda ise
vergi oranları ve kamu borcuyla ilgili olarak Barro (1979) tarafından ulaşılan rassal
yürüme sonucu bir anlamda doğrulanmakta, ekonomik şoklar vergi oranları ve kamu
borcunda değişiklik yapılmasına neden olmaktadır.
Optimal maliye politikasıyla ilgili olarak teorik çalışmalarda elde edilen
sonuçların pratikte bire bir uygulanmasını beklemek çeşitli nedenler yüzünden doğru
değildir. Öncelikle hükümetlerin tek amacı optimal bir maliye politikası uygulamak
değildir. Optimal maliye politikası analizlerinde yüksek derecede soyutlamaların ve
sınırlayıcı varsayımların olduğu modeller kullanılmaktadır. Ayrıca optimal maliye
politikası çalışmalarında seçilen varsayım veya modellere göre elde edilen sonuçlar
ciddi biçimde değişmektedir. Eksik rekabet, fiyat yapışkanlığı gibi Keynesyen
nitelik taşıyan unsurlar modellere eklendiğinde farklı sonuçlara ve politika
tavsiyelerine ulaşılmaktadır. Başka bir anlatımla optimal maliye politikasıyla ilgili
ulaşılan sonuçlar ekonominin gerçekte nasıl işlediği konusundaki varsayım veya
kabullerden tamamen bağımsız değildir. Ancak bütün bunlar optimal maliye
politikası çalışmalarının hiçbir politika tavsiyesinde bulunmadığı şeklinde
yorumlanmamalıdır. Optimal maliye politikası genel olarak vergiden kaynaklanan
bozulmaların mümkün olduğunca zamanlar ve durumlar arasında düzleştirilmesini,
şoklar karşısında vergi oranlarının keskin biçimde değiştirilmemesini önermektedir.
Politika yapıcıların ekonominin işleyişinin hangi model veya varsayımlar tarafından
daha iyi karakterize edildiği konusundaki yaklaşımlarına bağlı olarak uygulamaya
yön verebilecekleri açıktır. Optimal maliye politikasına yönelik çalışmaların önemi
nedeniyle gelecekte daha da yoğunlaşacağı ve analizlerde şimdilik büyük ölçüde
dışlanan bazı konuların zaman içinde var olan modellere dahil edileceği ve bu
şekilde analizin kapsamının genişletileceği düşünülmektedir.
Kaynakça
Aiyagari R.S., Marcet, A., Sargent, T.J. ve Seppala, J. (2002), “Optimal Taxation
without State-Contingent Debt”, The Journal of Political Economy, 110(6),
1220-1254.
Angeletos, G.M. (2002), “Fiscal Policy with Noncontingent Debt and the Optimal
Maturity Structure”, The Quarterly Journal of Economics, 117(3), 1105-1131.
Atkinson, A.B. ve Stiglitz, J.E. (1972), “The Structure of Indirect Taxation and
Economic Efficiency”, Journal of Public Economics 1, 97-119.
Barro, R.J. (1979), “On the Determination of Public Debt”, The Journal of Political
Economy, 87(5), Part 1, 940-971.
Barro R.J. (1989), “The Neoclassical Approach to Fiscal Policy”, Modern Business
Cycle Theory, (Ed. Robert J. Barro) içinde, 178-235.
Benigno, P. ve Woodford, M. (2003), “Optimal Fiscal and Monetary Policy: A
Linear-Quadratic Approach”, NBER Macroeconomics Annual, 18, 271-333.
“Buera, F. ve Nicolini, J.P. (2004), Optimal Maturity of Government Debt without
State Contingent Bonds”, Journal of Monetary Economics 51, 531-554.
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
427
Optimal Maliye Politikası: Bir Literatür Taraması
Calvo, G.A. ve Guidotti, P.E. (1993), “On the Flexibility of Monetary Policy: The
Case of the Optimal Inflation Tax”, The Review of Economic Studies, 60(3), 667687.
Chamley, C. (1986), “Optimal Taxation of Capital Income in General Equilibrium
with Infinite Lives”, Econometrica, 54(3), 607-622.
Chari, V.V., Christiano, L.J. ve Kehoe, P. J. (1991), “Optimal Fiscal and Monetary
Policy: Some Recent Results”, Journal of Money Credit and Banking, 23(3),
519-539.
Chari, V.V., Christiano, L.J. ve Kehoe P.J. (1994), “Optimal Fiscal Policy in a Reel
Business Cycle Model”, The Journal of Political Economy, 102(4), 617-652.
Chari, V.V. ve Kehoe P.J. (1999), “Optimal Fiscal and Monetary Policy” NBER
Working Paper No.6891.
Chugh, S.K. (2006), “Optimal Fiscal and Monetary Policy with Sticky Wages and
Sticky Prices”, Review of Economic Dynamics 9, 683-714.
Chugh, S.K. (2007), “Optimal Inflation Persistence: Ramsey Taxation with Capital
and Habits”, Journal of Monetary Economics 54, 1809-1836.
Corriea, I., Nicoloni, J.P. ve Teles, P. (2008), “Optimal Fiscal and Monetary Policy:
Equivalence Results”, Journal of Political Economy, 116(1), 141-170.
Cosimano, F.T. ve Gapen, M.T. (2003), “Optimal Fiscal and Monetary Policy with
Nominal and Indexed Debt”, IMF Working Paper, WP/03/225.
Diamond, P.A. ve Mirrlees, J.A. (1971), “Optimal Taxation and Public Production I:
Production Efficiency”, The American Economic Review, 61, 8-27.
Espada, J.F.C. (2006), “Optimal Fiscal Policy in a Small Open Economy with
Incomplete Markets and Interest Rate Shocks, Banco de Mexico Working Papers
No.2006-9.
Farhi, E. (2007), “Capital Taxation and Ownership When Markets Are Incomplete”,
NBER Working Paper No.13390.
Golosov, M. ve Tsyvinski, A. (2006), “Optimal Fiscal and Monetary Policy with
Commitment”, http://econ-www.mit.edu/files/862 (Erişim tarihi: 20/12/2001)
Judd, K.L. (1985), “Redistributive Taxation in a Simple Perfect Foresight Model”,
Journal of Public Economics 28, 59-83.
Judd, K.L. (1992), “Optimal Taxation in Dynamic Stochastic Economies: Theory
and Evidence”, http://bucky.stanford.edu/papers/OptTax1989.pdf (Erişim tarihi:
20/12/2011)
Kydland, F.E. ve Prescott, E.C. (1977), “Rules Rather than Discretion: The
Inconsistency of Optimal Plans”, The Journal of Political Economy, 85(3), 473492.
Lucas, R.E. ve Stokey, N.L. (1983), “Optimal Fiscal and Monetary Policy in an
Economy without Capital”, Journal of Monetary Economics, 12, 55-93.
Mankiw, G.N., Weinzierl, M. ve Yagan, D. (2009), “Optimal Taxation in Theory
and Practice”, NBER Working Paper No.15071.
Marcet, A. ve Scott, A. (2009), “Debt and Deficit Fluctuations and the Structure of
Bond Markets” , Journal of Economic Theory 144, 473-501.
Oğuz, H. (2008), “Normatif Politika Analizinde Yeni Eğilim: Mali ve Parasal
Politikalara Ramseyci Yaklaşım”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 13(2), 41-64.
428
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
T. TURAN
Ramsey, F.P. (1927), “A Contribution to the Theory of Taxation”, The Economic
Journal, 37(145), 47-61.
Schmitt-Grohe, S. ve Uribe, M. (2003), “Anticipated Ramsey Reforms and The
Uniform Taxation Principle: The Role of International Financial Markets”,
European Central Park Working Paper No.210.
Schmitt-Grohe, S. ve Uribe, M. (2004a), “Optimal Fiscal and Monetary Policy
Under Imperfect Competition”, Journal of Macroeconomics 26, 183-209.
Schmitt-Grohe, S. ve Uribe, M. (2004b), “Optimal Fiscal and Monetary Policy
Under Sticky Prices”, Journal of Economic Theory 114, 198-230.
Schmitt-Grohe, S. ve Uribe, M. (2005), “Optimal Fiscal and Monetary Policy in a
Medium-Scale Macroeconomic Model:Expanded Version”, NBER Working
Paper No.11417.
Scott, A. (2007), “Optimal Taxation and OECD Labor Taxes”, Journal of Monetary
Economics 54, 925-944.
Siu, H.E. (2004), “Optimal Fiscal and Monetary Policy with Sticky Prices”, Journal
of Monetary Economics 51, 575-607.
Stockman, D.R. (2001), “Balanced-Budget Rules:Welfare Loses and Optimal
Policies”, Review of Economic Dynamics 4, 438-459.
Maliye Dergisi y Sayı 162y Ocak -Haziran 2012
429

Documentos relacionados

32 - Tbmm

32 - Tbmm —• Tütün ve tütün tekeli kanunu tasa­ rısı ile Aydın Milletvekili Reşat Özarda'nın, Tütün ziraati kanunu teklifi ve Mani­ sa Milletvekili ıSami Binicioğlu ile Sinop Milletvekili Hilmi İşgüzar'ın, T...

Leia mais

Türk Tarım - Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi

Türk Tarım - Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi Ca, 0.41% available P) and gross energy, 4553 kcal/kg. The amino acid profile of babassu meal indicates that it is a good source of amino acids especially arginine (2.34%), glycine+serine (1.75%) a...

Leia mais

tmmob türkiye vı

tmmob türkiye vı bölgesel hükümeti tarafından rüzgâr gücünde yerel zenginlik yaratmak amacıyla uygulanmaktadır. 1.1.2 Finansal ve Vergi Teşvikleri Finansal teşvikler; proje finansmanı için düşük faizli kredi oranla...

Leia mais

Diş protez laboratuvarlarında oluşan atıklar

Diş protez laboratuvarlarında oluşan atıklar ilişkin elde edilecek veriler uluslararası düzeyde de var olan eksikliğin giderilmesine yardımcı olacaktır. Çalışmalar dental alanda yüksek oranda kağıt atığının oluştuğunu göstermektedir. Bu ve pl...

Leia mais

2015 CEV Volleyball Challenge Cup

2015 CEV Volleyball Challenge Cup 2015 CEV Volleyball Challenge Cup - Men International TV Schedule - 8th Final Page 1 from 1

Leia mais